Diş Apsesi Tedavisi
Bazı kişiler diş çürümesini ciddi bir sağlık sorunu olarak görmezler. Ancak, zamanında ve doğru şekilde müdahale edilmediğinde, daha çok sorun yaratan bir hastalığa yol açabilir. Çürüme, bakterinin, dişin özünü enfekte etmesine izin verir. Enfeksiyon köke ve çevre kemiğe yayılır. Bu abse olarak bilinir. Eğer enfeksiyon kemiğe ulaşırsa, diş kaybedilebilir. Enfekte diş kökü ve şişmiş doku ağrıya neden olabilir. Eğer kök ölürse, ağrı yok olacak, ancak yavaş yavaş da bitişik kemiğe zarar verecektir. Enfeksiyonun bir bölümü olarak oluşan irin, çene boyunca bir kanalı aşındırabilir ve diş eti üzerinde bir şişme ya da içi irinle dolu bir deri lezyonuna yol açabilir.
Görünümü sivilceyi andıran diş apsesi periapikal ve periodontal olmak üzere ikiye ayrılır:
1) Periapikal apse (diş üzerinde apse): Bu apse bir diş kökünün ucunda meydana gelir ve genellikle tedavi edilmeyen diş boşluklarından, yaralı veya kırık bir dişten, bazen de önceki tedavi sürecinden kaynaklanır.
2) Periodontal apse (diş etlerinde apse): Bu apse, tedavi edilmemiş boşlukların, yaralanmaların veya önceki tedavi çalışmalarının sonucu değildir. Periodontal apseli bir diş, kaviteler veya hasarlar olmaksızın canlı ve sağlıklıdır. Diş eti ve diş arasında yiyecek sıkıştığında bu durum diş etinin altında ve kemikte bakteri birikmesine yol açabilir. Sonucunda da periodontal apse meydana gelir.
Diş apseleri diş eti veya diş enfeksiyonunun semptomudur. Diş apsesi belirtileri çoğu hasta için oldukça belirgin ve benzerdir. Bazı akut apselerin ağrısız olabileceğini, ancak diş etleri ve yanakların şişmesine yol açabileceğini de aklınızda bulundurmanızda fayda var. Bununla birlikte Apse, kanal tedavisi yapılmış bir diş üzerinde meydana gelirse, sinir öldüğü için herhangi bir ağrı yaratmayabilir.
Abse Belirtileri
- Dişte sürekli ya da zonklama şeklinde ağrı;
- Sıcak ya da soğuk yiyecek ve içeceklere karşı hassasiyet;
- Çiğnerken ağrı;
- Boyunda şişmiş lenf düğümleri
- Ateş ve genel kırıklık.
Eğer dişinizde sürekli ve zonklama tarzında bir ağrı varsa, çiğnerken ağrı duyuyorsanız ya da sıcak ya da soğuk yiyecek ve içeceklere karşı hassassanız apseli bir dişiniz olabilir. Hafif ateş, boyunda şişmiş lenf düğümleri olabilir ve genel olarak kendinizi iyi hissetmezsiniz.
Absenin Tedavi Yöntemleri
Diş hekiminize gitmeden önce, aspirin ya da başka bir ağrı giderici alarak apse ağrısını geçirmeye çalışabilirsiniz. Yalnız, aspirini doğrudan dişinizin ya da çevre dokunun üzerine uygulamayın. Ağzınızı saat başı ılık, tuzlu suyla çalkalamak yatıştırıcı olabilir ancak tedavi edici değildir.
Geçmişte, apseli bir dişe yapılan tek tedavi, dişin çekilmesiydi Belirli koşullar altında diş çekimi yine de uygun olabilir. Ancak, günümüzde diş hekimleri genellikle apseli dişleri iyileştirmektedirler.
İlk adım olarak, diş hekiminiz büyük bir olasılıkla enfeksiyonu gidermek için bir antibiyotik tedavisi uygulayacak. böylece enfeksiyonun vücudunuzun diğer bölümlerine yayılmasını önleyecektir. Rahatlamanız için ayrıca reçeteye ağrı giderici ilaçlar yazabilir.
Dişinizi kurtarmak için diş hekiminiz, o bölgeyi uyuşturabilir ve daha sonra o dişin diş özü yuvasına bir delik açabilir. Bu basıncı azaltacaktır. Diş özü yuvası temizlenir, dezenfekte edilir ve hareket etmeyecek şekilde bir maddeyle doldurulur. Apseli diş temizlendikten sonra eğer şişme devam ediyorsa, diş hekiminiz aktinomikoz adı verilen bir hastalık olup olmadığını anlamak için özel bir kültür yapmayı isteyebilir.
Bir sonraki adımda diş hekimi diş içine geçici bir dolgu koyacaktır. Enfeksiyon temizlendikten sonra Diş hekimi büyük bir olasılıkla sizi birkaç ay içinde tekrar görmek isteyecektir. Tekrar gördüğünde ise apsenin bıraktığı boşlukta kemik ve dokunun büyüyüp büyümediğini saptamak için dişin röntgeni çekilecektir. Eğer boşluk sağlıklı görünüyorsa, tedavi biter. Enfeksiyon devam ederse, ek tedaviler gereklidir ve diş hekimi sizi hastalıklı dokunun (zaman zaman kökün ucunu da içeren bir küçük kısım) ortadan kaldırılması için ameliyat edecek olan bir uzmana gönderebilir.
Aft Nedir?
Aftöz ülser olarak da adlandırılan aft; dudak ve yanakların iç kısmında, dilde, damakta veya diş etinde görülen oral ülserlere verilen isimdir. Kenarları sarı ya da kırmızı renkte, ortası ise beyaz küçük lezyonlardan oluşan aft, bulaşıcı değildir. Halk arasında ağız yarası olarak da adlandırılan aftın nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ancak, darbe, ağız içini ısırma, gıdalara karşı hassasiyet, vitamin eksikliği, stres, ağız ve diş sağlığına dikkat etmeme, bazı hastalıklar ve hormonal değişimlerin aft ile bağlantılı olduğu söylenebilir. Aft, ağız içerisinde hassas bölgelerde ortaya çıkmasından dolayı kişinin yemek yemesine ya da içmesine engel olabileceği gibi, kimi zaman yutma güçlüğüne de neden olur. Aft, genellikle 5-10 gün içerisinde kendiliğinden geçer, ancak aftların ağrısı şiddetli ve uzun sürüyorsa konuyla ilgili bir doktora başvurmak en iyisi olacaktır.
Aft, boyut ve iyileşme süresine göre üç grupta sınıflandırılır. Çapı 1 cm’den küçük olan minör aft, en sık görülen aft türüdür ve iz bırakmadan kısa bir sürede iyileşir. 1 cm’den büyük olan majör aft ise daha uzun sürede iyileşir ve iz bırakabilir. Majör aft, yutak veya yemek borusunda da görülebilir. Herpetiform aft ise çok nadir görülen bir aft türüdür. Çok sayıda ülserin bir arada görüldüğü bu aft, 7 ila 30 gün arasında iyileşir.
Aft Neden Çıkar?
Aftın neden oluştuğu tam olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte, bazı hastalıklar ve çevresel bazı faktörlerin afta neden olduğu düşünülmektedir. Afta neden olabilecek faktörler şu şekilde sıralanabilir:
-
-
- Vitamin ve mineral eksikliği (folik asit, B12, demir, çinko)
- Yanağı ısırmak
- Ağza darbe almak
- Ergenlik, regl veya hamilelik döneminde görülen hormonal değişiklikler
- Sert veya çok sıcak yiyecekler tüketmek
- Stres ve kaygı
- Genetik faktörler
- Gıda hassasiyeti (glüten, çikolata, süt, fıstık, fındık, badem, domates, incir, limon, çilek, inek sütü, sirke, turşu, tuzlu, baharatlı ve acılı yiyecekler)
- Asitli içecekler
- Ağza tam oturmayan takma dişler
- Diş teli kullanımı
- Kırık diş
- Uçuk virüsü
- Bazı ilaçlar
- Bazı romatizmal hastalıklar
- Bazı deri hastalıkları
- Ağız kanseri
- Çölyak hastalığı
- Behçet hastalığı
- Mide mikrobu
- Sigara içmek
- Bağışıklık sisteminin zayıf olması
-
Aft Nasıl Geçer?
Aft, genellikle 7 ila 10 gün içinde kendiliğinden geçen lezyonlardır. Aftın sebep olduğu ağrı ya da rahatsızlıktan daha kısa sürede kurtulmak için uygulanabilecek basit yöntemler ise şu şekildedir:
-
- Tahriş edici, sıcak, baharatlı, acı ve asitli yiyecek/içeceklerden uzak durmak
- Vitamin ve mineral takviyesi almak
- Stresten uzak durmak
- Tuzlu ya da karbonatlı su ile gargara yapmak
- Yemeklerden önce aftın üzerine ağız için kullanılan anestezik krem sürmek
- Doktor kontrolünde antibiyotik kullanmak
Diğer Ağız Yarası Türleri ve Tedavi Yöntemleri
Ağız yarası, birçok insanın hayatının mutlaka bir döneminde karşı karşıya geldiği bir sağlık sorunudur. Bazı kimseler ağız yaraları ile bir kez karşılaşırken diğerleri ise sürekli olarak ağız yarası sorunsalıyla karşı karşıya kalabilmektedir. Ciddi manada ağrıya sebep olabilen ağız yaraları, her yaştan bireyde görülebilmektedir. Ağız yaraları türleri ve tedavi yöntemleri ile ilgili olan bu yazıda ağız yarası belirtileri ve ağız yaralarının oluşmasındaki faktörleri geniş olarak inceleyebilecek ve ağız yarası nasıl geçer sorusuna en iyi tedavi yöntemleri ve teknikleri ile yanıt bulabileceksiniz.
Başta gençler olmak üzere yaşlıları dahi olumsuz yönde etkileyebilen ağız yaraları, yaşamın hemen hemen herhangi bir döneminde hiçbir sebebe bağlı olmaksızın da ortaya çıkabilir. İç yanaklarda, dilin tabanında ve ağzın ön tarafında( alt dudak arkası) görülebilen ağız yaraları, 1 mm’den az olacak şekilde küçük olmasına rağmen yarattığı semptomlar oldukça sancılı olabilmektedir.
Kendi kendine geçebilen ağız yarası için tedavi gerekmez iken kronikleşen ve yemek yemeyi dahi imkânsızlaştıran ağız yaralarının tedavisi, acilen yapılmalıdır.
Ağız Yarası Belirtileri Nelerdir?
Ağız yaralarının belirtileri ağız yarasının başlangıcına, sonrasına yâda nedenine göre bağlı olarak değişebilmektedir. Fakat, ağızda oluşan bir yaranın oluşturabileceği genel belirtiler arasında ağız içinde yuvarlak yara görünümü, hassasiyet, diş fırçalama sorunları, ekşi yiyememe ve dolaylı olarak iştah kayıpları yer alabilir. Ayrıca; ciltte döküntü, lenf düğümü şişmesi, malaise durumu, ağız kenarındaki çatlaklar, ateşin yükselmesi ve dil, boğaz yâda karın ağrısı da yine ağız yarasının belirtileridir.
Ağız Yaraları Türleri Nelerdir?
Ağız içi yaralarının çeşitlerini saymak mümkün olmamakla birlikte her biri farklı görünüm ve belirti verebilmektedir. Genel olarak enfeksiyona bağlı oluşan ağız yaraları, kimi zaman bulaşıcı hastalıklarla da ilgili olarak meydana gelebilmektedir.
Ağız yarası çeşitleri arasında sayabileceğimiz ağız içindeki kitleler ağrılı olmakla birlikte kanamalara da sebep olabilmektedir. Eritroplazi olarak bilinen kabartılı lekelerde ağız yarası zannedilmekte ve erken tanısı geciktirilebilmektedir. Oysaki eritroplazi ağız içi habis tümör çeşitlerinden birsidir.
Ağız içinde beyaz leke ise pamukçuk olarak bilinmektedir ve ağız içinde bölük pörçük olarak bulunur. Ayrıca lökoplazi ve frengi de yine ağız yarası oluşumu tetikleyebilmektedir.
Ağız Mantarı
Ağızda meydana gelen enfeksiyonlar nedeniyle oluşan bir deri hastalığıdır. Her yaştan kişide yaygın şekilde görülebilir. Ağız mantarı(oral candidiasis) ağızda bulunan bakteri dengesinin bozulması nedeniyle oluşur. Başlangıçta dengenin bozulması ile küçük ülserler oluşur ve bu ağız mantarının temelini oluşturur ve ağzın her tarafında ve hatta diş etinde bile görülebilir. En önemli nedeni vücut direncinin düşmesi ve bağışıklık sisteminin zayıflamasıdır. Yine bazı ilaçlar ağızda yaşayan bakteri dengesini bozduğu için bu yaralara neden olabilir. Bebeklerde görülen ağız mantarı genellikle emzirmeden kaynaklıdır. Annenin meme uçlarında oluşan bakteriler bebekte enfeksiyona yol açabilir.
Ağız mantarı herkesi etkilese de, bağışıklığı daha zayıf olduğu için bebeklerde ve yaşlılarda görülme olasılığı daha yüksektir; Ayrıca bazı sağlık sorunları nedeniyle bağışıklık sistemi zayıflamış veya belirli ilaçları alan insanlarda da ağız mantarı görülebilir. Ağız mantarı enfeksiyonu eğer sağlıklıysanız küçük bir sorundur, ancak zayıflamış bir bağışıklık sisteminiz varsa, belirtiler daha ağır ve kontrol edilmesi zor olabilir.
Ağız Yarası Tedavisi Nasıl Yapılır?
10 ila 14 gün içinde kendiliğinden geçebilen ağız yaraları, bazen “tedavi” ile çözümlenmesi gereken durumlara sebep olabilir. Şiddetli ve acı verici bir hale dönüşen ağız içi yaraları; günlük yaşantıyı olumsuz etkilediği anda tedavi edilmelidir. Ağız yaralarının sebebini tespit etmek içinse ilgili branşın uzman doktoruna görünmek iyi bir seçenek olabilir. Böylece, ağız yarası türleri belirlenir ve ağız yarası için en iyi tedavi yöntemleri denenir.
Ağız yarasına sebep olabilen hastalıkların da tedavisi yapılarak ağız yarasının doğal olarak çözüme kavuşturulması sağlanabilir. Böylece, hem hastalığın tedavisi yapılırken hem de ağızdaki yaraların ekstra müdahaleye gerek kalmaksızın tedavisi yapılabilir. Örneğin; kadınlarda ağız yarası olgusuna sebep olabilen hormonal değişiklikler de yine çeşitli ilaç destekleri ile çözüme kavuşturulabilir. Hormonal dalgalanmaları çok fazla olan kişilerde tekrarlayan ağız yaralarının çözümü ancak hormon tedavisi ile mümkün olacaktır. Çünkü, içeriden gelen problemi tedavi etmedikçe dıştan ağız yarasını tedavi etmek mümkün olmayacaktır. Bu nedenle, doğum kontrol başta olmak üzere çeşitli hormonal tedaviler uygulandığı zaman ağız yaraları kendiliğinden yok olacaktır.
Diş uygulamaları sonucunda meydana gelen ağız içi yaralarının tedavisi kimi zaman diş uygulamasını sonlandırmak olabilir. Aynı zamanda yine diş doktorunun önereceği ilaçlarla da kısa sürede ağız yaraları yok edilebilir.
İltihabı azaltmaya yardımcı olan kortikosteroidler, ağız içindeki yaralardan doğan ağrıları dindirebilmektedir. İyileşme sürecini de hızlandıran bu ilaçlar, sprey yâda gargara formlarında satılmaktadır. Ayrıca antimikrobiyal ağız yıkama suları da ağrılı ağız yaralarının geçirilmesi sürecinde etkin olarak kullanılmaktadır. Antimikrobiyal ağız yıkama suyu olarak satılan ilaçların birçoğunda dişte lekelenme görülebilir ki bu geçici bir durumdur. Lekelerin önlenmesi içinde gargarayı kullanmadan önce dişlerin fırçalanması önerilebilir.
Ağız yaralarının çok ciddi acı ve ağrı hissine sebep olması halinde doktor, ağrı kesici ilaçları sizlere reçete edebilmektedir. Gargara, sprey, pastil ve jel formunda bulunabilen ağrı kesici ilaçlar, belirli dozlarda alındığında “ağız yarasını geçirmek” konusunda sizi tatmin edecektir.
Doç. Dr. Utkan Kamil AKYOL
Diş Hekimi-Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı